Bu ne güneşin ne de sokağın işi. Şarkı sapsarı ediyor bütün sokağı. Yürünmeyecek kadar sarı oluyor sokak. Oturup, beklemek istiyor şarkı geçene kadar fakat bitmiyor, uzuyor kadının sesi, uzadıkça gözleri alışıyor. Oturuyor sağdaki kahveye, tavla kadının sesiyle şıngırdamakta şimdi, çay sarı kaynıyor ocakta bir süredir ve oraya oturmuş herkesin parmakları bilmem ne zamandır sapsarı. Kadın cumbasından sarkıp çiçeklerini suluyor, aynı kadın karşı evin merdivenine oturmuş çocuğunun saçlarını taramakta ve bir aynısıda evinin içinde, aynasının karşısında sarı haline bakıyor. Şarkı söylemeye devam ediyor. Sokaktakiler hiçbirşey olmuyormuş gibi devam etmekteler işlerine, şarkı yokmuş gibi. Güçsüzlük mutluluk veriyor adama, kalkamadığı için mutlu taburesinden, çayını ağzına götüremediği için mutlu. Uyuşmadı çünkü daha önce hiç böyle. Fikirleri şarkıya eşlik ediyor ve göz göze gelen kimse yok. Şarkıyı kaçırmamak için aynı şeyleri tekrar ediyorlar normalmiş gibi, dudakları oynuyor hepsinin. Kendi dillerinde şarkıya eşlik etmekteler şimdi hepsi.